bugün

entry'ler (140)

coğrafya eğitimi

onur çalışkanın ikinci kitabıdır.
http://www.pegem.net/kita...i-Calismalari-kitabi.aspx

permafrost ve periglasiyal jeomorfoloji

Çıkmaz denildiği halde çıkarılmış bir kitaptır.
http://yayinevi.ankara.ed...morfoloji#tab-description

bitki süksesyonu

Tahrip olan bir bitkinin yerine başka bir türün hâkim bitki olması durumudur.

paraglasiyal

buzullaşmadan (glaciation) kaynaklanan, buzullaşmanın olmadığı (non-glacial) süreçlerdir. bahsi geçen süreçlere proglasiyal ve geçmişte var olan buzul buzu sınırları içinde ve çevresinde ortaya çıkan, geçmişte buzul buzunun varlığının doğrudan bir sonucu olan bütün süreçler dâhildir.
http://messiniyen.blogspot.com.tr/

sosyal ve doğal çevre topluluğu

Sosyal ve Doğal Çevre Topluluğu, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğrencilerinin; araştırıcı, sorgulayıcı ve yaratıcı özelliklerini ortaya çıkarmak amacıyla 2003 yılında “Vizyon Sosyal Bilgiler Eğitimi Öğrenci Topluluğu” adıyla kurulmuştur. Bu bağlamda; günümüz çevre sorunları, eğitim, tarih, coğrafya gibi konularda bireyleri geliştirmeye yönelik faaliyetler gerçekleştirmektedir. Öğrencilerin bilimsel, kültürel ve sosyal gelişimlerine, sosyal bilgiler perspektifinden katkıda bulunacak çalışmalara yoğunlaşmaktadır. 2006 yılından günümüze kadar Sosyal ve Doğal Çevre Topluluğu ismiyle, Prof. Dr. Gürcan Gürgen danışmanlığında faaliyetlerini sürdürmektedir.
Sosyal ve Doğal Çevre Topluluğu bugüne dek üye ve katılımcı öğrencilerin; çevre bilinci edinmelerini sağlayarak, tarihi, coğrafi düşünme sistematiği kazanmalarında yardımcı olmuş, kültürel bilgi birikimlerini de geliştirici etkinliklerle var olagelmiştir. Müze, ören yeri, tarihi yapıtlara, doğal güzelliklere yapılan gezileriyle birlikte seminer, sergi ve film gösterimleri gibi kültürel etkinliklerin düzenlenmesini de yıllar içinde sık sık tekrarladığı faaliyetler haline getirmiştir. Bu faaliyetleri; Gordion, Duatepe, Karargâh Müzesi gezileri ve Kalem Bayramı etkinliklerinde açılan fotoğraf sergisi olarak sıralayabilmek mümkündür. Ayrıca küresel iklim değişikliği, tüketici hakları, lisansüstü eğitim ve sokakta çalışan çocuklar konularında her yıl en az bir seminer düzenleyerek çalışmalarını sürdürmektedir. Gelenekselleşmiş topluluk etkinlikleri arasında en anlamlılarından biri de her yıl mart ayında düzenlenen fidan dikme etkinliğidir. Bu sayede, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğrencileri ve mezunlarının, şehrimizin birçok yerinde diktikleri fidanlar; çevreci bir anlayışla doğamıza yaptıkları katkıların birer timsali olmuştur. Topluluğun farkındalık yaratma konusunda alametifarikası haline gelen bir diğer gelenekselleşmiş etkinlik ise coğrafi bölge çalışmalarıdır. Eğitim öğretim yılı sonunda düzenlenen büyük coğrafi bölge arazi çalışmaları, yüzlerce kilometre yol kat edilerek birçok farklı doğal ve kültürel zenginliğin; doğal ortamında, yaparak ve yaşayarak öğrenilmesine fırsat sunmaktadır. Öğretmen adaylarının farklı iklim, bitki örtüsü, tarihi arka plan, ekonomik faaliyet, kültürel özellikleri bulunan mekân ve insanları geniş bir perspektiften görmesine olanak sağlayan bu çalışmalar, ayrıca farklı öğretim stratejilerinin uygulamalı olarak gerçekleştirilmesine tanık olmaları açısından da anlamlıdır. Topluluğa birinci sınıfta üye olan bir öğrenci dört yılın sonunda Türkiye’nin büyük bir bölümünü görmüş, coğrafi özellikleri konusunda yerinde bilgilenmiş olarak mezun olmaktadır.
Sosyal ve Doğal Çevre Topluluğu diğer öğrenci topluluklarıyla ve öğrenci temsilciliğiyle işbirliği halinde düzenlediği etkinlikleri; eğitim, araştırma ve kültürel etkinlikler birimi olarak temel üç çekirdek etrafında örgütlemektedir. Sürdürülebilirlik, çevre değişimi ve çevre bilinci konusunda periyodik eğitim çalışmalarının düzenlenmesi konusunda bilgi birikim aktarımı eğitim birimi tarafından üstlenilmektedir. Eğitim Bilimleri Fakültesi akademisyenleri; araştırmalarda aktif çalışmalar gösteren araştırma birimini, kültürel faaliyetlerin düzenlenmesinde rol oynayan kültür birimini ve topluluk öğrencilerinin kişisel gelişim serüvenlerini destekleyerek süreçlere üç farklı boyuttan katkı sağlamaktadır. Son olarak topluluk, öğrenci temsilciliğinin ve diğer öğrenci topluluklarının da desteğiyle, Sosyal ve Doğal Çevre adıyla bir fanzin dergiyi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin kurulduğu 31 Mart tarihinde yayınlamaya başlayacaktır.

periglasiyal

Soğuk ama glasiyal olmayan ortamlarda oluşan koşullar, süreçler ve yerşekilleridir. Terimin orijinali Pleistosen örtü buzulları ve alpin buzullarının çevresindeki iklimsel ve jeomorfolojik koşulları açıklamak için kullanılmıştır. Bunun yanı sıra günümüzdeki kullanımı buzullara zaman ve mekân bakımından yakınlıklarına bakılmaksızın soğuk iklim koşullarını ifade eden daha geniş bir tanıma sahiptir. Periglasiyal ortamların hepsi değil ama çoğu permafrosta sahiptir; hepsinde belirleyici olan donma hareketi sürecidir.
Periglasyal alanların karakteristik süreçleri
1. Süreğen kayrotik zeminlerdeki buz ayrılması, aşırı soğuk koşullar altındaki termal ayrılmalar, buz içeriği zengin permafrostun sürünmesi ve donmuş zeminleri çözülmesi
2. Yüzeylenen kayaçların donma kaması veya fiziko-kimyasal günlenme süreçler gibi süreçler sayesinde toprak ya da ana kayanın ayrışması
Bu yukarıda sayılanlar birincil öneme sahip süreçlerdir. Aşağıda önem ve büyüklük sıralaması olmaksızın temel süreçler verilmektedir.
3. Mevsimlik donmuş katman içinde işleyen donma kabarması, toprak kabarması, toprak sürünmesi, taş eğimlenmesi (tilting), yukarıya doğru donma, kütle yer değiştirmeleri ve parçacıkların boylanma ve derecelenmesi (sorting)
4. Hızlı kütle hareketleri solüfliksiyon (suyla doygun toprağın olması) yerçekimi kontrollü kaya düşmeleri, çökmeler ve kırılmalar
5. Kar erimeleri kökenli flüvyal rejimler. Mevsimlik deşarj patenleri, yüksek suspanse ve yatak yükü sedimentleriyle karakterize edilmektedir.
6. Güçlü rüzgâr hareketi süreci, nivasyon(nevesyon) ya da kar yaması etkisiyle de birleşilebilir. Vejatasyonun eksik olması ve glasyal süreçlerin ya da donma-çözülme etkisiyle oluşmuş döküntü(debris) oranının fazla olması.
http://yayinevi.ankara.ed...morfoloji#tab-description

permafrost

En az ardalanan iki yıl boyunca 0°C’nin altında kalan zemindir, buz ve organik maddelerinde dahil olduğu toprak ya da kayaçtan oluşabilir.
Permafrost süreğen kayrotik zeminle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Her ikisinin de tanımı sıcaklık üzerinde yapılmaktadır. Permafrostun donmuş olması gerekli değildir çünkü donma noktası 0°C’in birkaç derece altına kadar düşebilmektedir; ayrıca permafrost içinde su ya da buz şeklinde nem içeriği de olmayabilir. Diğer bir söyleyişle süreğen donmuş zeminin olduğu her yer permafrosttur ama her permafrost süreğen bir şekilde donmuş zemin değildir. Permafrostun kalıcı olduğu düşünülmemelidir çünkü gerek doğal gerekse de beşeri faaliyetler sonucu iklim ve arazide gerçekleşen değişimler sıcaklıkların 0°C’nin üzerine çıkmasına neden olabilir.
Permafrost buzul buzu ya da buzlanması dışında; süreğen zemin buzu ya da sürekli 0°C’nin altında sıcaklığa sahip su kütleleri içerebilmektedir. Boru hatlarının ya da buz pateni sahalarının altında insan yapımı permafrost alanları oluşabilmektedir.
Rus literatüründe bir alanın permafrost olarak kabul edilebilmesi için en az üç yıl boyunca donmuş ve az da olsa su içeren bir yapı olması gerekmektedir. Permafrost yerine süreğen donmuş zemin, klimafrost, süreğen kayrotik zemin gibi pek çok farklı terim de kullanılmaktadır.
http://yayinevi.ankara.ed...morfoloji#tab-description

oraj

orajlar
orta ve tropik kuşaklardaki en korkutucu atmosfer kökenli doğal afetlerden biri orajlardır. orajların etkileri daha çok yerel ölçekli olma eğilimi göstermesine karşın, türbülans, yüksek rüzgar hızı, ağır yağışlar ve nadiren de olsa dolu yağışlarıyla kendini göstermesinden dolayı hava ve deniz ulaşımı için açık bir tehdit oluşturmaktadırlar. hava harita ve rotaları konusunda çalışanlar kesinlikle orajların yapısı ve orajlarla birlikte ortaya çıkan hava koşullarının özelliklerini bilmek zorundadır.
oluşumu
oraj çok şiddetli ve görkemli (spekteküler) atmosferik olgulardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. yıldırım, şimşek, ağır sağanaklar, şiddetli yüzey rüzgârı ve ara sıra dolu yağışlarıyla birlikte görülmektedir. bir orajın oluşabilmesi için atmosferik koşulların belli bir bileşimine (kombinasyonuna) gereksinim vardır. bu faktörler görece yüksek nem içeren ve bir takım yükselim hareketleri gösteren kararsız hava koşulları olarak özetlenebilir. hava parseli kararsız hale gelmeden önce, kendisini çevreleyen havadan daha sıcak olduğu bir noktaya kadar yükseltilmek zorundadır. bu koşul sağlandığında, görece daha sıcak olan hava parseli, sıcaklığı çevresindeki havadan daha soğuk bir özellik kazanana kadar serbestçe yükselmeye devam edecektir. bu durumun ortaya çıkabilmesi için yüzeydeki sıcak hava parselinin serbestçe yükselmesini sağlayacak bir takım dışsal (harici) yükselim hareketlerinin bulunması gereklidir. ısınma, topografya, cepheler veya konverjant hava kütlesinin yükselmesini sağlayan koşullar olarak sıralanabilir.
yapısı
orajların belli başlı yapısal unsuru ‘konvektif hücre’ olarak bilinen konvektif sirkülasyon birimidir. gelişkin bir oraj, çapları 1.5 km ile 10 km arasında değişen bir çok konvektif hücreyi içinde barındırabilmektedir. aynı oraj içinde bulunan farklı hücrelerin birbirinden bağımsız olarak var oldukları radar analizleri ve hava haritalarındaki ölçümlerle saptanmıştır. her bir hücre 1-3 saat içinde sona eren bir döngü şeklinde gelişmektedir. ilk aşamada (kümülüs gelişimi) bulut tek bir hücre içermekteyken, gelişim devam ettikçe yeni hücreler oluşmakta, eski hücreler dağılmaktadır. oraj hücrelerinin yaşam döngüsü üç farklı aşamadan oluşmaktadır: kümülüs aşaması, olgunluk aşaması ve dağılma ya da örs aşaması.
kümülüs aşaması – kümülüs bulutlarının çoğu oraj haline dönüşmemesine rağmen, oraj oluşumun ilk aşaması her zaman kümülüs bulutudur. bu kümülüsün ya da oluşum aşamasının temel ayırt edici özelliği hücrenin tamamına hâkim olan bir yükselim hareketidir. bu yükselim hareketi, hücrenin erken evrelerinde saniyede birkaç santimden, olgunluk evrelerindeki saniyede birkaç metre hız arasında değişkenlik göstermektedir.
olgunluk aşaması – birbirine yakın alanlardaki (bitişik) yükselim ve alçalım hareketleriyle birlikte yüzey yağmurlarının başlaması olgunluk aşamasına geçilmiş olur. bu zamana kadar, ortalama bir hücrenin üst kısmı 7,5 km ya da daha fazla bir yüksekliğe erişmiştir. yağmur taneleri düşmeye başladığında, yağmur taneleri ve çevreleyen hava arasındaki sürtünme hava parselinde alçalma hareketinin başlamasına neden olur. bir oraj hücresinin sıcaklık kaybetme oranı, nemli adyabatik oranından daha büyük olduğu için, alçalan doygun hava parseli çevresinden daha soğuk olduğu bir seviyeye ulaşır; sonuç olarak aşağıya doğru gerçekleşen hareketinin hızı artar, bir alçalım hareketi ortaya çıkar.
yağmur düşmeye başlamasından kısa bir zaman sonra, yükselim hareketi maksimum hızına ulaşır. yükselim hızı yükseltiyle birlikte artmaktadır. bir yükseltiden diğerine hız değişimleri yükselim hareketlerinden daha az farklılık göstermesine rağmen, alçalım hareketleri genellikle orta ve daha aşağı seviyelerde daha güçlüdür. alçalım hareketleri yükselim hareketleri kadar güçlü değildir; alçalım hareketlerinin hızı saniyede birkaç santimetreden 12 metreye kadar değişmektedir. belirgin alçalım hareketleri hücrenin üst kısmında oldukça nadir olarak ortaya çıkar çünkü bu bölümde çoğu zaman sadece buz kristalleri ve kar taneleri bulunmaktadır, bu elementlerin düşüş oranları belirgin alçalım hareketlerinin oluşması için yeterli değildir. olgunluk aşamasındaki bir hücre genellikle 7,5 km’nin üzerine kadar yayılır ve daha alçak seviyelerinde birbirine bitişik keskin yükselim ve alçalım hareketleri ortaya çıkar. büyük su damlaları yükselim sırasında yukarı hareket ederken alçalım sırasında ise yağmur olarak düşüşe geçerler.
dağılma (örs) aşaması – olgunluk evresindeki hücrenin yaşam süresi boyunca, düşen yağmur damlaları giderek daha fazla hava parçasını aşağıya sürükler. sonuç olarak alçalıcı hava hareketi dağılan yükselim hareketinin yerini alacak şekilde yayılır. bu süreç gelişmesini sürdürdükçe hücrenin daha alçak seviyelerinin tamamı bir alçalım hareket alanı halini alır. bu durum dengesiz bir koşul ortaya çıkardığından ve alçalımın içindeki azalan hareketin kuruma sürecine yol açtığından dolayı, bütün yapı dağılmamaya başlar. bu andan itibaren yüksek rüzgârlar bulutun üst kısmını örs şekline dönüştürürler, bu şekil fırtına hücresinin dağılma eğilimine girdiğini göstermektedir.
dikey gelişim
orajların 20 km yüksekliğe kadar çıktıkları kesin bir şekilde ölçülmüştür ve bazı şiddetli orajların daha büyük yüksekliklere ulaştığı da gözlemlenmiştir. genellikle maksimum yükseklik 13-14 km kadardır. genelde hava kütleleri orajları, cephe orajlarından daha büyük yüksekliklere kadar büyümektedirler. oraj hücresinin yapısal temelini oluşturan asıl etken havanın yükselen ve alçalan hareketidir. bu hareket binlerce metre yüksekliklere kadar sürekli olarak dikey yönde akan hava parsellerinden oluşmaktadır. alçalım hareketinin hızı ya görece sabit ya da yükseltiye bağlı olarak aşamalı olarak değişiklik gösterir. diğer yandan şiddetli hava hareketleri alçalan ve yükselen havaya bağlı olarak gelişen küçük ölçekli düzensiz hareketleridir. alçalan ve yükselen hava hareketi sürekli belli bir akım oranı bulunan büyük akarsulara benzerken, şiddetli hava hareketleri bir akarsu içindeki rastlantısal su hareketlerine veya girdaplara benzetilebilir.
orajlardaki hava durumu
yeryüzünde gözlemlenen ve kayıt altına alınan orajların yağış (hidrometeor ) ve türbülansı kolayca fark edilmektedir. oraj bulutlarının kendi içindeki hava durumu ise bambaşka bir hikâyedir. fırtına bulutları içinden oldukça hızlı geçmeleri gerektiğinden dolayı uçaklar aracılığıyla yapılan görsel gözlemler oldukça zordur ve insanoğlu henüz bulut içindeki hidrometeor elemanlarının hepsini ölçebilecek herhangi bir cihaz geliştirememiştir. bugünkü bilgilerimize dayanarak fırtına (oraj) bulutlarının içindeki ve etrafındaki yağış türbülansı ve buzlanma oluşumları hakkındaki açıklamalar aşağıda bulunmaktadır.
yağmur – fırtına içindeki sıvı su güçlü bir yükselim hareketiyle karşılaşırsa onunla birlikte yükselebilir; herhangi bir hava hareketi olmaksızın aşırı yüklü bir konsantrasyon şeklinde asılı kalabilir; ya da yeryüzüne yağmur olarak düşebilir. genellikle yeryüzündeki ekipmanla normal koşullarda ölçülen yağmur, havanın alçalıcı hareketiyle gerçekleşmiştir. bu durum bulut içine giren bir pilotun suya dalıp boğulma olasılığını dışarıda bırakmamaktadır, aslında bu tip bir yağmur yeryüzünden gözlemlenememektedir. yağmur şeklindeki yağışlar hemen hemen her durumda donma seviyesinin altında ortaya çıkmaktadır. yağmurun gözlemlenmediği süreçte fırtına henüz olgunluk aşamasına gelmemiş demektir. istatistikler orajın olgunluk aşamasının her safhasında genellikle şiddetli yağışların oluştuğunu göstermektedir. şiddetli yağışların en çok görüldüğü seviyeler fırtınanın orta ve aşağı kısımlarıdır.
dolu – dolu şeklindeki yağışlar genellikle orajın olgunluk aşamasında gerçekleşmektedir. çok nadiren de olsa fırtınanın bir ya da ikiden fazla seviyesinde birden gözlemlenebilmektedir. çok kısa süreli olarak gözlemlenmektedirler. en fazla orta seviyelerde ortaya çıkarlar.
kar – orta ve şiddetli kar yağışının en sık ortaya çıktığı alanlar donma seviyesinin yüzlerce metre üzeridir. donma seviyesinin üzerindeki hemen hemen bütün yükselici hava hareketlerinin görüldüğü yüksekliklerde kar ve pek çok zaman karla karışık süper soğuk yağmur şeklinde yağışlar ortaya çıkabilir. bu durum benzersiz bir buzlanma problemini beraberinde getirmektedir: uçakların kanat uçlarında biriken ıslak kar kaba buz parçalarının oluşumuna neden olmaktadır, bu buz uçağın kaldırma ve düz uçuş yeteneğinin hızla kaybolmasına yol açmaktadır.
turbülans – yağış ve türbülans arasında açık bir korelasyon bulunmaktadır. oluşan türbülansın şiddeti birçok durumda yağışın şiddetiyle değişmektedir.
buzlanma – sıcaklığın donma noktasının altında olduğu tüm seviyelerde buzlanma ortaya çıkabilmektedir. gerek kaba gerekse de saydam (cam) buz kar ve karla karışık yağmurun görüldüğü bölgelerde oluşmaktadır. donma seviyesi ayrıca şiddetli türbülans sıklığının en büyük ve genellikle şiddetli yağışların (yağmurun) en çok görüldüğü alan olmasından dolayı, hava ulaşımı açısından en tehlikeli alan olarak karşımıza çıkmaktadır.
yüzey rüzgârları – oraj aktivitesiyle birlikte görülen belirgin (belli başlı) doğal afetlerden biri fırtınanın geçişi öncesinde çok hızlı bir şekilde değişen yüzey rüzgârı hızı ve yönüdür. orajların geçişi sırasında yeryüzünde oluşan güçlü rüzgârların asıl nedeni fırtınanın içindeki alçalıcı hava hareketlerinin yol açtığı akımların yeryüzüne yaklaştıkça yatay olarak genişlemeleri, yayılmalarıdır. toplam rüzgâr hızı alçalan diverjant hareket ve fırtına hücresinin ileriye doğru ivmesinin birleşmesinin bir sonucu olarak karşımıza çıkaktadır. böylece fırtına yaklaştıkça, orajın ilerleyen ucundaki rüzgâr hızı gerisindeki uçtan daha büyük bir hal almaktadır. yüzeyde ilk olarak gözlemlenen rüzgâr, birinci bora olarak bilinmektedir.
normal olarak birinci boranın en hızlı olduğu zaman orajın ilk geçişi sırasında kaydedilmekte ve rüzgar yönü daha önce ölçülen yüzey rüzgarı yönünden 180°’ye kadar değişkenlik gösterebilmektedir. birinci boranın hızı ortalama 16 knota (8 m/saniye; 30 km/saat) kadar değişebilmektedir. bugüne kadar ölçülen en büyük birinci bora hızı 78 knottır (145 km/saat). birinci bora esnasında gözlemlenen rüzgâr yönü değişimi ortalama 40° kadardır.
birinci boraya ek olarak orajlarla birlikte diğer güçlü, şiddetli ve aşırı tehlikeli alçalıcı rüzgârlarda oluşmaktadır. bu rüzgârlara alçak patlama denilmektedir. alçak patlamalar iki alt gruba ayrılmaktadır; makro patlamalar ve mikro patlamalar.
makro patlamalar – makro patlamalar büyük ölçekli alçak patlamalardır. hortumların yol açtığı zararların benzerlerine yol açabilmektedirler. bu tahrip edici rüzgârlar 5-20 dakika boyunca sürer ve 130 knotın (241 km/saat) üzerinde bir hıza ulaşabilmektedir.
mikro patlamalar – mikro patlamalar küçük ölçekli alçak patlamalardır. bir mikro patlama 2-5 dakika içinde sona erer ve 130 knotın (241 km/saat) üzerinde bir hıza ulaşabilmektedir. mikro patlamalar gözlemlenmesi ve tahmini oldukça zor hava olayları olarak tehlikeli kuyruk rüzgârları ya da çapraz rüzgârlar üretebilmekte hava ulaşımı açısından riskli koşuları ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. alçak patlamalar birinci boralara benzememektedir. birinci boralar bütün yağış içeren konvektif hücrelerin içinde ortaya çıkabilmekte, tahmin edilebilen ve beklenen olaylardır. alçak patlamalar ise tüm konvektif hücrelerde ve orajlarda oluşmamaktadır.
sınıflandırma
bütün orajlar fiziki donanım olarak birbirine benzemektedir ama tanımlama açısından iki genel grupta ele alınabilir, cephesel orajlar ve hava kütlesi orajları.
cephesel – cephesel orajlar genel olarak hem sıcak hem de soğuk cephelerle birlikte oluşmaktadırlar. sıcak-cephe orajları sıcak, nemli, kararsız havanın daha soğuk, daha yoğun havanın üzerinde yükselmeye zorlandığında ortaya çıkmaktadır. sıcak-cephe orajları genellikle dağınıktır; çoğunlukla tanımlanmaları zordur çünkü diğer bulutlar fırtına bulutlarını gizlemektedir. soğuk-cephe orajları soğuk havanın bir kama şeklinde sıcak, nemli ve kararsız hava içine doğru hareketi sonucunda oluşmaktadır. soğuk-cephe fırtınaları normal olarak süreğen bir çizgi halinde tüm cephe hattı boyunca konumlanmaktadır. özel atmosferik koşullar altında soğuk cephenin önünde bir hat şeklinde orajlar gelişebilmektedir. bu oraj hattı cephe önü sağanak hattı olarak karşımıza çıkmaktadır. bu hat ile cephe arasındaki mesafe 80-480 km arasında değişmektedir. cephe önü orajları genellikle şiddetli ve tehlikelidir. bulutların tabanları oldukça alçaktır. bu tip hava olayları sırasında kimi zaman hortumlar oluşmaktadır.
hava kütleleri – hava-kütlesi orajları bir takım alt tiplere bölünmüştür. burada iki temel tip açıklanmaktadır, konvektif ve orografik orajlar.
konvektif – konvektif orajlar dünyanın hemen hemen her yerinde, su ya da kara üzerinde ortaya çıkabilmektedir. oluşumlarının temel sebebi kara ya da denizin çeşitli alanlarının solar ısınmasıdır, böylece zeminin ısınması, üzerindeki havanın ısınarak harekete geçmesini sağlamaktadır. kara üzerinde oluşan konvektif orajlar genellikle dünya’nın güneş’ten en fazla ısı aldığı saatlerin sonunda öğleden sonraları sırasında oluşmaktadır. eğer üzerleyen hava dolaşımı soğuk ve nemli ise alttan ısınma konvektif akımların ortaya çıkmasına ve bunun sonucu olarak kule kümülüsün ya da oraj aktivitesinin oluşumuna neden olmaktadır. dağılma genel olarak akşamın erken saatlerinde başlamaktadır. sular üzerinde oluşan fırtınalar da benzer bir şekilde oluşmasına rağmen kara orajlarından farklı saatlerde gelişirler. deniz fırtınaları genellikle gün batımından sonra akşam saatlerinde oluşmakta ve sabahın geç saatlerinde dağılmaktadır. florida’da konvektif orajların her iki tipi de gelişebilmektedir. bermuda yüksek basıncı çevresindeki antisiklonik dolaşım doğudan esen (doğulu) rüzgârlarla florida’nın kara alanları üzerindeki havaya nem aşılamaktadır. florida’nın doğu kıyılarında orajlar, bu doğulu rüzgâr florida sıcak su akıntısı üzerinden geçtiği zaman olan geceleri oluşur. hava kütlesinin altında bulanan sudan daha soğuk olduğu bu alanlarda, hava ısınır ve konvektif akımlar (yükselim) başlar. yükselen doğulu rüzgârın geceleyin soğuması orajın gelişimi için gerekli olan kararsız sıcaklık düşme oranının ortaya çıkmasına yardım etmektedir. gün doğumundan sonra, hava ısınır ve sudan daha sıcak bir hale gelir ve böylece benzer fırtınaların ortaya çıkması için gereken dengelerin bozulmasına neden olur. gün ilerledikçe, kara yüzeyi üzerindeki havadan daha sıcak bir duruma gelir. konvektif akımlar tekrar oluşmasına neden olur ve florida’nın yaygın, bilinen öğleden sonra orajları gözlemlenir. gün batımından sonra kara soğu, konvektif akımlar kesilir ve fırtına dağılır. fırtınaların geceleri deniz üzerinde, gündüz ise kıyı üzerindeki görünen hareketleri gerçekte kendilerine özgü alanlarda yeniden oluşan fırtınalardır. genel bir kural olarak konvektif orajlar dağınıktır ve kolayca fark edilebilir. atmosferde oldukça yüksek alanlara ulaşabilirler ve genellikle çevrelerindeki alanlardan mükemmel bir şekilde görülebilirler.
orografik – orografik orajlar dağlık bölgelerde, özellikle zirvelerin yakınlarında oluşmaktadır. bu tip orajların güzel örnekleri rocky (kayalık) dağlarının kuzey bölgelerinde görülmektedir. batıdan, pasifik okyanusu üzerinden gelen nemli hava sirkülâsyonu (dolaşım) dağlarla karşılaştığında topografyanın eğimi boyunca yükselmeye zorlanır. eğer hava koşullu kararsız bir yapıya sahipse, bu eğim yukarı hareket dağların rüzgâr alan tarafında oraj aktivitesinin ortaya çıkmasına neden olabilir. bu aktivite soğuk cephelerdekine benzer uzun, kesintisiz fırtına hatlarının oluşumuna sebep olur. fırtınalar, hava sirkülâsyonu eğim yukarı harekete zorlandıkça, varlığını sürdürür. konvektif yükselmenin, topografyanın neden olduğu mekanik yükselmeyle aynı zamana denk geldiği öğleden sonra ve akşam saatlerinde daha sık ortaya çıkma eğilimindedirler.

hortum

hortumlar
hortumlar genellikle 1,5 km ya da daha küçük çaplı aşırı şiddetli dönen fırtınalardır. bir hortumun yeryüzünde takip ettiği yolun uzunluğu birkaç yüz metreden 500 km’ye kadar çıkabilir, ortalama uzunluğu ise 40 km’den daha azdır. yeryüzüne değmediği zamanlarda huni bulut ya da tuba olarak adlandırılır. hortum rüzgârlarının hızı genellikle 125 knot (65 m/saniye) ile 250 knot (130 m/saniye) arasında değişmektedir. havanın dönmesinden dolayı hortumun merkezinde ortaya çıkan aşırı miktardaki basınç azalması yolu üzerindeki binaların patlamasına yol açmaktadır. hortumun yeryüzü üzerindeki hızı görece daha azdır - genellikle 22-32 knot (11-16 m/saniye) arasındadır. amerika birleşik devletleri’ndeki hortumların büyük bir bölümü bahar sonları ve yaz başlarında, öğlen ve öğleden sonra saatlerinde ortaya çıkmakta, orajlar ve ağır sağanak yağışları da beraberinde getirmektedir. hortumlar bütün kıtalarda görülmelerine rağmen, dünyada en sık gözlemlendikleri alanlar avustruralya ve amerika birleşik devletleri’dir. yılın herhangi bir zamanı ve günün herhangi bir saatinde ortaya çıkabilmektedirler. hortumlar çeşitli sinoptik koşullarla birlikte gözlemlenmektedirler ama genellikle sıcak havayı kaplayan (üzerleyen) soğuk hava ile oluşmaktadırlar. istatistikler hortumların büyük bir bölümünün soğuk cephelerin cephe önü sağanak çizgisi boyunca 120-290 km önünde ortaya çıktığını göstermektedir.
hortum aktivitesine neden olan dikkat çekici bir diğer koşul da üst atmosferdeki (troposferin yukarı katmanları) soğuk hava adveksiyonudur. mp hava abd üzerine doğru hareket ettiğinde, batıdaki platoların alçak seviyelerinde ısınmaya başlar. ısınan mp havasının yoğunluğu, mississippi vadisi üzerinden kuzeye doğru hareket eden mt havasının yoğunluğuna eşit ya da daha azdır. mp hava mt havanın üzerine çıkar. mp havasının sıcaklık değerlerinin hâlâ düşük seviyelerde olması üst atmosferde aşırı kararsız koşulların ortaya çıkmasına neden olur. aşağıdaki koşullar olası hortum aktivitesine işaret edebilmektedir:
1. belirgin yatay rüzgâr değişimi. (belirli bir alandaki rüzgâr hızının değişimi).
2. hızla hareket eden soğuk cephe.
3. yüzeyde güçlü konverjant (yakınsak) akışlar
4. belirgin iletken kararsızlık
5. kuru hava kütlesinin nemli hava kütlesini üzerlemesi ve genellikle 3 km aşağıda nem içeriğinin aniden değişimi
6. -10° c izotermine kadar belirgin konveksiyon.
deniz hortumları
deniz hortumları okyanus (deniz) üzerinde oluşan hortumlardır. bu olgu iki farklı biçimde ortaya çıkmaktadır: hortum karakterli ve lokal karakterli. iki tip arasındaki temel farklılık ise hortum karakterli deniz hortumlarının çok geniş bir alanda büyük hasarlara neden olması, lokal karakterlilerin ise küçük bir alan boyunca çok az hasara yol açması olarak karşımıza çıkmaktadır. aşağıdaki açıklamalar deniz hortumlarının farklı tiplerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
hortum karakterli deniz hortumları
bu deniz hortumları bulutlarda oluşur ve yeryüzüne doğru genişler. soğuk cephe, sağanak hattı (çizgisi) ya da büyük konvektif kümelerle birlikte oluşan şiddetli konvektif hücrelerden kaynaklanmaktadırlar. kıyı alanları üzerinde hortum gelişimi için uygun koşulların bulunduğu ve yakınlardaki denizel alanlarda tetikleyici mekanizmaların ortaya çıktığı durumlarda deniz hortumunun gelişme potansiyeli daha yüksektir. hortum karakterli deniz hortumları görece daha kısa ömürlüdür ve genellikle su üzerinde dururlar. bununla beraber, deniz hortumu karaya geldiği zaman bir kara hortumu özellikleri gösterme olasılığı bulunmaktadır; kısa ömürlü olmasına rağmen mal ve can kaybına neden olabilecek hasarlara yol açabilmektedir.
lokal karakterli deniz hortumları
bu deniz hortumları bir çizgi ya da küçük kümeler oluşturan, ılıman dikey yayılımlı konvektif bulutlardan kaynaklanmaktadır. oluşumları yeryüzündeki rüzgâr ve sıcaklık koşullarına aşırı duyarlıdır. öyle ki, yeryüzündeki rüzgâr hızı 20 knot (10 m/saniye) ya da daha hızlıysa veya yağışla atmosferde soğuma yaşanırsa dağılmaktadırlar. ek olarak, lokal karakterli deniz hortumları karaya ulaştıklarında, karadaki sürtünmeden dolayı hızla dağılacaklardır. bu deniz hortumları ancak küçük tekne ya da gemilere, küçük liman ve marina gibi yerler açısından tehlikeli olabilmektedir.

ne kefen isterim ne de tabut

Nne kefen isterim ne de bir tabut
ben öldükten sonra yakın istersen
değişik bir madde olur kalırım
açıp mezarımı bakın istersen

ben insan doğmuşum bundan hakka ne
doğadan senaryo hakka şaha ne
öte dünya varmış bir de daha ne
delinin birisi takın istersen

üfledim ötmedi elin düdüğü
geçemedim engelleri gediği
bana çirkin elin güzel dediği
bir de benim gözle bakın istersen

nurşani insanlar doğar da ölür
bir varlık ölünce bir şekil alır
her neden korkarsan başına gelir
tüm zaman zarfında sakın istersendir.

sessizce söz veriyoruz

sessizce söz veriyoruz birbirimize. sessizce verilen sözlere kim inanmaz.dır. emrah serbes aforizmantrak attırmasıdır. insanın sonuna kadir inanır ya da hüzeyin söylemez, şehirler ölmez, yatan bölünmez, kuşkonmaz yazası geliyor. resmen 2 haftadır tutuyorum kendimi.

alçak basınç

ısınan hava yükselir ve yeryüzüne daha az baskı uygular. buna termik alçak basınç denir. yatay hareket eden hava (adveksiyon) bir dağ sırası gibi bir engelle karşılaştığında yükselir ve yeryüzüne daha az baskı uygular. buna orografik alçak basınç denir. yatay harkete eden hava kendinden daha soğuk bir hava ile karşılaşırsa yükselir ve bilin bakalım ne olur evet yeryüzüne daha az baskı uygular. buna da cephesel ya da dinamik alçak basınç denir. yükselen hava soğuyarak içindeki nemin yoğuşmasına neden olur ve genellikle yağmur bırakır. hava çok hızlı yükselirse sağanak yağışlar ortaya çıkar. amerikan filmlerinde aha barametre düştü aha yağmur yağacak şeklindeki geyiğin temel sebebi budur.

ayrılık ölümden zormuş

bu neyin kafası dedirten ölümsüz eser. felsefi içeriği derin, bir o kadar uçurum azer bülbül şarkısı.

saçlarıma karlar yağdı
boran vurdu döküldüm
bir fidandım seller geldi
canım kökten söküldüm
dağlardaydım özgür kuştum
kurşun değdi eyvah dedim
ayrılık ölümden zordur

papatyalar kadar saf ve temizdim
bende herkes gibi bir zalim sevdim
güneş vurdu karlar gibi eridim
ayrılık ölümden zormuş

mapustayım pencereme
kuşlar konmaz yalnızım
senden uzak kimsesizim
sahipsizim mutsuzum
ecel gelip kapım çalsa
ansızın
ayrılık ölümden zormuş

papatyalar kadar saf ve temizdim
bende herkestim gibi bir zalim sevdim
güneş vurdu karla gibi eridim
ayrılık ölümden zormuş

karlı dağlar

neşet ertaş kadar olmaz ama rahmetli azer bülbül'ün de ölümsüz eseri de fena sayılmaz

başımda karlı dağlarım
viran olmuş gönül bağım
ben hergün sana yanarım
bilme zalıme bilme bilme
bilme hayıne bilme bilme

eğmişsin hilal kaşını
derde düşürme başımı
bırak aksın gözyaşımı
silme zalıme silme silme
silme hayıne silme silme

gidin deyin ey o zalıma
baksın benim ey efkarıma
ben ölürsem mezarıma
gelme zalıme silme silme
gelme hayıne silme silme

okuyorsun diye yazıyorum

hacı uzun zamandır uludağ sözlükte yazmıyorsun diyen aşkitonik için yazdığın entrylerdir. yazdığın yetmezmiş gibi bi de alttan msnde ona gönderirsin.

papağan fıkraları

adam dükkandan (pet şap) içeri girer. beğendiği bir papağanın fiyatını sorar. satıcı (pet şap boyz) 100 doler amuca diye yanıtlar. adam neden bu kadar pahalı evlat der. satıcı da konuşuyo amucacığım diye cevabı yapıştırır. adam başka ama daha az albenili bir papağana yönelir bu kaç para diye sorar. satıcı, amuca o 200 doler diye yanıtlar. yuh ne yaptım evlat (amuca yoksa sedo mu?) der. satıcı da ama sedo amucacağım, 2 dilde konuşuyor der. sedocuğumuz epey bir zaman dükkanı gezer, kesesine uygun bir papağan bulamaz. en sonunda dükkanın en kuytu köşesinde çirrkiiin, tipppsiiiz, cüceeee bir papağan görür (yoksa bu da taciz mi?) buna ne fiyat koydunuz evlat diye sorar. pet şap boyz 1000 doler amuca deyince ne yaptın evlat 10 dil mi biliyor diye hayretiini dile getirir amuca. satıcı yok amuca konuştuğunu duyan kimse olmadı der. ama evlat neden bu kadar pahalı diyence. satıcı ibretlik şu cümleyi kurar. buradaki bütün papağanlar ona hocam diye hitap ediyor.

dr li plaka almak

profosör olunca pr plaka almak için atılmış ilk adımdır.

papağan fıkraları

hayvan bazı sesleri taklit edebiliyor ve bunlar arasında insan sesi de var diye hayvanın maymun olduğu fıkralardır. Örneğin sahibi çok konuşuyor ve söylemesini istemediği şeylerden bahsediyor diye papağanı kümese atar. akşam olur ve kümeste horoz tek tek tavuklarla ilgilenmeye başlar. sıra papağana geldiğinde, papağan dramatik bir sesle
-duuur ben fahişelikten değil, siyasetten geldim
der. komik olmadı değil mi? bir de şöyle deneyelim
-haçan çuur ha ben orospülikten celmedim, ciyasetten celdim daaaa...

yardımcı doçent

yardımcı doçent olunca kendini bi bok zanneder bunlar da.

kızların sevdiği erkek modelleri

cemal süreyya'dan ezbere şiir attıran, bolivya dağları ve hindistan'ın tarihi kültürü değerleri üzerine saatlerce geyik çeviren, bas bariton, çikolata fabrikasında üstsüz kakao karıştıran, sahilde yağmur altında mandolin çalan, kübik resmi eksprisyonist resimden ayıran, namazında niyazında, tüm bu vasıfların varken niyeyse 1,50 boyundaki bu tombişten hoşlanan (allahın işi işte) erkekler harbiden sevilir. olsa da yesek.